Notorious (1946)

1

En sevdiğim Hitchcock filmini yere göğe sığdıramayacağım önümüzdeki satırlar içerisinde, hazır olalım. 1946 yapımı Notorious filmimiz bana kalırsa hak ettiği yere gelememiştir 60 küsür yıl boyunca. Aslında kendisi o yıllarda çekilmiş en iyi korku - gerilim - polisiye üçlüsünü oluşturabilmiş filmlerden biridir. Ama benim için yeterli değil tabi. Hitchcock bilen, izleyen insanların bu filmi hatırlamak için istedikleri beş saniye hala gözüme batmaktadır. Filmin Ingrid Bergman ve Cary Grant'i birleştirmiş olması da tabi ki aptal bir bilgi benim gibi nerd için.

Bu sefer konu falan yazacağım. Çünkü yazıyı okumaya başlamış herkesin ilerideki bir ay içerisinde filmi izlemelerini can-ı gönülden arzulamaktayım. Özen göstermek gerek. Filmimiz babası vatan hayınlığından yargılanırken hala gülüp eğlenmeye devam eden, parti kızı şeklinde takılan Alicia Huberman (Bergman) adlı genç ve güzel bayanın Devlin (Grant) adlı Amerikan ajanından aldığı iş teklifiyle başlamaktadır. İki karakter arasındaki 'zıt kutup çekim kimya bik bik' tabi ki izlenmeden anlaşılamaz. CIA'in Huberman'dan yerine getirmesini istediği görev de şu şekildir, Brezilya'da Almanlar aracılığıyla yasa dışı pek çok iş yapan Alex Sebastian'ı (Claude Rains) baştan çıkararak, yaptığı iş ve etrafındaki insanlar hakkında bilgi edinmek. Tabi bu görev verilene kadar Devlin ve Alicia arasında engellenemeyen kimyasal ve fiziksel çekimlerden ötürü küçük kıvılcımlar meydana gelir. İşte efenim filmin geri kalanın da Alicia'nın vatanseverliğinden dolayı ortaya çıkan 'iki erkek arasında kalma' durumu, ajanlıklar, olay çözümlemeler Hitchcock kamerasından bize yansıtılmaktadır.


Gelelim filmin benim hafızamda bıraktığı izlere. Öncelikle Ingrid Bergman hadisesinden gireceğim yüksek müsadenizle. İzlediğim ilk Bergman filmi Casablanca'dır. Bilen bilir, ordaki Bergman karakteri gayet temiz kalpli, aşık, iyi kadın özelliklerini sergiler. İzlediğim ikinci Bergman filmiyse Notorious. Tabi karakterden karaktere geçiş bu kadar sert olunca gayet 'höeehh,,öehh' tepkileri vermiştim. Çünkü izleyeceğiniz üzere (çok eminim kendimden, alejandro) Alicia karakteri bahsettiğim gibi partilerden partilere koşayım, içeyim, eğleneyim, kimse bana dokunmasın imajı çiziyor filmin başında. İşte bu yüzden seviyorum oyuncu takip etmeyi, itiraf ediyorum. Filmle alakalı diğer nerd bilgilerine gelecek olursak, Hitchcock ve Bergman dostluğunun zirveye ulaştığı filmdir Notorious. Grant ve Bergman'ın da 35 yıl sürecek olan kanka modu da bu filmle başlamıştır. Filmde yer alan öpüşme sahnesi tarihinin en uzun öpüşme sahnesidir. Şöyle ki o vakitlerde bir öpüşme 3 saniyeden fazla olursa sensörlerden geçemiyor idi. Lakin ki Hitchcock filmdeki öpüşme sahnesi için garip bir yol izlemiş ve bu yakınlaşma sahnesi 3 dakikadan fazla sürmüştür. An itibariyle gereksiz bilgi vermek konusunda sınırlarımı aşmış bulunmaktayım.

Film arayışınıza son veriyorum. Notorious izleyin. Son yıllarda diyalog arayışlarından kurtulamamış,efekt üzerine efektle biz sinemasever insanları kandırmaya çalışan filmlerden çıkıp bir nefes alırsınız en azından. Ingrid Bergman güzel, Hitchcock kamerasından izlemek ayrı bir keyif veriyor.

Fitbol seven kız

1

Nike Write The Future from Wieden + Kennedy London on Vimeo.



Çok beğendim ya reklamı. Biz minikken Figo da olurdu böyle mini filmlerde. Tey tey..

Küççükken en çok beraber oyun oynanan kişi bir adet "abi" olunca böyle futbol izlemeyi de sevdim, Counter Strike da oynadım. An itibariyle de askerdeki abiye ithafen Battlefield nostaljisi yapacağım.

Müzik (kbps)

2



Hiçbir fikrim yok neden sabahın 6'sında böyle bir yazıyı yazmaya çalıştığıma dair. Sıkıntı. Biraz da müzik demek istedim aslında. Ezildi çok ya müzik arşivim şu bloga yazdıklarıma bakacak olursak. Halbuki uyanık olduğum zamanın yüzde doksanlık kısmında yer alıyor kendileri. Bir tek film müziklerinden bahsetmişim blogda. Bilinmez ki 6 yaşımızdan beri metal dinliyoruz. İşte liseli ergen metalciydik. Sonra üniversitede yine taviz vermeden metal. Gitarını al, metal konserini ver. Sonra sonra artık yavaş yavaş daha sakin müziğe olan özlemin ortaya çıksın. Şahsen benim dinleti hikayem bu kadar. İşte önümüzdeki küçük paragrafta da son zamanlarda pek çok beğendiğim, dinlemenin bir ihtiya haline geldiği dinletilerden bahsedeceğim.

Deftones denen çalgı çengi grubuna aşırı derecede takmış durumdayım. İlk çıktıklarında arkadaşlara nu metal demişler. Ama dinleyince takdir edersiniz ki öyle değiller. Ne olduğu belirsiz metal yapıyor abiler aslında. Şarkılarında eğlence aramaya kalkışmayın. Yok yani öyle huyları. İç karartıcı da değil. Sadece bulunduğunuz melankolik durumu çok daha çekilir hale getiriyor sizin için. Alternatif bir metal grubu arayışında olanlara tavsiyemdir. Digital Bath, Passenger, Minerva, Mein, Diamond Eyes başlayın derim, ordan nereye götürürse artık...

Bir de böyle ordan burdan gelmiş şarkılar var çalma listemden çıkmayan. Yumuşak bir giriş yapacak olursak: Frank Sinatra - Strangers in the Night. Çok üzüldüm ben bu şarkıyı bu kadar çok geç keşfettiğim için. Benim için yeni bir Damien Rice: Ben Harper - Alone. Biraz daha rock çizgisine çıktığımız zaman: Negramaro - Nuvole e Lenzuola. Guitar Hero'dan çıkıverdi karşıma. Sonra da geri yollamadım. Madem rock çizgisindeyiz toplu olarak Hypnogaja önermekteyim. Yeni nesil, yeni tat manasında. Son olarak metaldeki en son gözdeler ise Rammstein - Adios ve Novembre - Nascence olarak sıralanır. Aslında metale girersem çıkamam yani abartmama pek gerek yok o yüzden ilk aklıma geleni yazdım son bir iki haftada en çok dinlediklerimden.

Bir minik metalcinin günlüğü gibi olcaktı diye korkmuştum yazı. Şükür.

Yine notçuk: Fotoğraftaki gitarın sahibi nerd insan ben,evet. Ne uğraşmıştım o X şablonunu çıkartmak için. Piyüvvvvv...