
15 sezonluk bir diziyi tutup da üç beş kelimeyle özetlemeyi planlamıyorum tabi ki... Korkulacak bir şey yok yani. Tatilin ilk günlerinde dizinin 4. sezondan başlayıp 11.sezona kadar şöyle bir bakayım dedim kim bilir kaçıncı kez. Hala pek şirin, pek güzel..
Beklenildiği üzere çoğu 8-9 sezonun üstüne çıkmış dizilerin son sezonları çok ilgi çekmez ilk sezonlarına kıyasla. ER için de aynısı elbette geçerli. Şahsen ben 9. sezondan sonra bile pek tahammül edemedim kendilerine. Asıl neden 10. sezonun çok kötü olması mıdır? Zannetmiyorum. Sadece ilk 6 sezonun ne kadar mükemmel olduğunu görünce geri kalan kısım o kadar da tatmin edici olmuyor. Genel geçer şeyler yazmak istemiyorum diziyle alakalı. Tamamen kişisel düşüncelerimi yazacağım. Kısacası bir "eleştiri" yazısı gelmeyecek. Evet.

Öncelikle pek sevdiğim, biriciğim Elizabeth Corday'den (Alex Kingston) başlamak istiyorum. Kendisi azimli İngiliz cerrahımız olarak 4. sezonda diziye katıldı. Pek bir güzel, pek bir karizma ablamız. Ailecek onu da seviyoruz. Baş hekimlerimizden Mark Greene (Anthony Edwards) tv ekranında görülebilecek en uyumlu baş kahramandır çoğu zaman. Pek çok doktorumuz, hemşiremiz var tabi dizide. Klasik bir hastane dizisi olarak ER da bünyesinde pek çok aşk meşk ilişkisini barındırmakta tabi. Lakin her bölümde gelen değişik hasta çeşitleri diziye asıl heyecanı veren etmendir. Yani hastane dizisinde bir şekilde bir yerden dramatize edilir konu diye düşünüyor çoğu insan lakin ki öyle değildir. 15 sezon öyle geçmez tabi düşünürsek.
Diyorum ki dizi arayışındaysanız ve ortalıkta gezen sci-fi çakması dizilerden de bıktıysanız bir başlayın derim. Zaten sararsa bir bakmışsınız sezon 8'in ilgili bölümlerinde kendinizden geçmiş bir şekilde ağlıyorsunuzdur. Sarmazsa da True Blood izleyin. 3. sezon ilk bölümü dün geldi bir yıl aradan sonra. Hala aynı mükemmeliyette.
No Response to "ER ( 1994 - 2009 )"
Yorum Gönder