
Dün Michael Cunningham'ın romanını bitirdim ve elim hemen The Hours'un DVD'sine gitti. Bu da bu sene kazandığım bi alışkanlık. Baş ucu filmlerimden kitaptan uyarlama olanlarının kitaplarını orjinal dilinde okuduktan hemen sonra filmi tekrar izlemek ve senaristin nerede, nasıl eklemeler veya çıkarmalar yaptığını gözlemlemek ve nedenini sorgulamak. The Hours'ta da aynısını yaptım yani...
Film izlemeye kıyamadığım filmlerin başında gelir aslında. Çok narin, çok karmaşık, çok yoğun... Üç kadın üç hikaye gibi sıradan bir betimlemeye başlamayacağım tabi ki filmi anlatmaya... Film öncelikle Virginia Woolf'un zekasını ortaya koyuyor. Zaten dün izlediğim belgeselde de Michael Cunningham'în kitabı yazamaya başlama sebebi Woolf'un zekasına olan hayranlığı.
Film izlemeye kıyamadığım filmlerin başında gelir aslında. Çok narin, çok karmaşık, çok yoğun... Üç kadın üç hikaye gibi sıradan bir betimlemeye başlamayacağım tabi ki filmi anlatmaya... Film öncelikle Virginia Woolf'un zekasını ortaya koyuyor. Zaten dün izlediğim belgeselde de Michael Cunningham'în kitabı yazamaya başlama sebebi Woolf'un zekasına olan hayranlığı.

Virginia Woolf 1923 İngiltere'sinde kitabı yazmaya başlıyor. 1951'de Laura Brown Los Angeles'ta kitabı okumaya başlıyor. 2000'li yılların New York City'sinde ise Clarrissa Vaughn, kitabın karakteri olan Mrs. Dalloway'in o gününü yaşamaya başlıyor. Beklenileceği gibi bu üç kadının arasındaki tek bağ sadece kitap değil tabi. Sahneler gözünüzün önüne geldikçe 'daha iyisi olamazdı' şeklindeki düşünceleriniz başka bir bağın ortaya çıkmasıyla sönüp gidiyor. Bu bağların dışında her dönemin kendi içindeki karmaşıklıkları, umutsuzlukları zaten size bu filmin neden bu kadar köşede kaldığını sorgulamanıza yetiyor.
Sadece olağanüstü diyebiliyorum ben bu filme. Kullanılabilecek sıfat bulamadığım 3-5 filmden bir tanesidir The Hours benim için. Filmin somut materyallerine gelecek olursak; Philip Glass müziklerde inanılmazı gerçekleştirmiştir bana kalırsa. Ben soundtrack konusunda çok hassas bir insanımdır ve The Hours'un müzikleri OST listemde bir numarada yerini alır. İzlediğim belgeselde müzikler için ayrı bir bölüm de vardı ve Philip Glass buyurdu ki filmin hikaye akışındaki dördüncü karakterin müzik olacağına inandığı için bu kadar yoğun piyano konçertolarına başvurmuş.
Sadece olağanüstü diyebiliyorum ben bu filme. Kullanılabilecek sıfat bulamadığım 3-5 filmden bir tanesidir The Hours benim için. Filmin somut materyallerine gelecek olursak; Philip Glass müziklerde inanılmazı gerçekleştirmiştir bana kalırsa. Ben soundtrack konusunda çok hassas bir insanımdır ve The Hours'un müzikleri OST listemde bir numarada yerini alır. İzlediğim belgeselde müzikler için ayrı bir bölüm de vardı ve Philip Glass buyurdu ki filmin hikaye akışındaki dördüncü karakterin müzik olacağına inandığı için bu kadar yoğun piyano konçertolarına başvurmuş.

Bir film hakkında konuşurken en sevdiğim iştir oyuncuları hakkında yorum yapmak. Çok fazla da hor görülmüşümdür bugüne kadar 'oyuncu takip ettiğim' için. Ama beni bozmaz yani, şu üstteki resimin çekildiği odada bir iki nefes alsam yeter yani. Nicole Kidman; hiç bilmem, hiç bakmadım, hiç bakışmadık biz kendisiylen bu filme kadar. Ama olmuş yani, söylenecek başka kelime yok. Kim koyduysa eline sağlık diyorum. Oscar'ı da bu filmle evine götürmüştür kendileri.
Jullianne Moore; zaten başta varım diyorum. Bana kalırsa üç karakterden en karmaşık olanı Jullian Moore'un karakteridir bu filmde ve kendisi karakterin içinde bulunduğu ikilem bile diyemeyeceğimiz durumu sadece bakışlarla sunabilmiştir bize. Seviyoruz kendilerini, ailecek takip ediyoruz... Meryl Streep; ne dense boş, geçiniz.. 1970'lerden bu yana çektiği filmlerin hemen hemen hepsini izlemiş bulunmaktayım. Mükemmeliyetçiliği yönetmene çok çektirmiş olsa da bu filmde sonucu enfes olmuş . Clarrissa ve Richard'ın sahnelerinin yoğunluğunun insana yaşattığı şeyleri izleyen bilir diyorum.
Diyeceğim o ki vakti zamanında görüp de geçtiyseniz bu filmi geri dönün, izleyin. Benim bu şekil kaçırdığım çok film olmuş daha yeni yeni telafi ediyorum. Kafanız ne kadar rahat olursa olsun filmden sonra bir yarım saatlik oturup düşünme sürecine girilmesi gerektiğini söyleyeyim. Böyleymiş ve arta kalan vakitte de Mrs. Dalloway okuyalım. Evet.
2 Response to The Hours
TV'de iki kere denk geldim ikisinde de hain reklam bombardimani yuzunden gec saatlerin bir yerinde koptum.
bu yazi uzerine dusundum ki sakin bir haftasonu DVDsini kiralamak gerekiyor. ;-)
en yakın zamanda şu kış günleri daha iyi geçirilemez bana kalırsa
Yorum Gönder